Hoşgeldiniz
Doç. Dr. Yalçın Yontar'ın web sitesine hoşgeldiniz
Burun, yüzün tam ortasında yer alan, koku alma, tat alma, solunum ve yüzün estetik bütünlüğü açısından oldukça önemli bir anatomik yapıdır. Rinoplasti ameliyatı ile burun boyutunun küçültülmesi ya da büyütülmesi, burun sırtında yer alan kemerin alınması, burun ucunun ve burun deliklerinin şeklinin değiştirilmesi, burun ile üst dudak ve burun ile alın arasındaki açıların değiştirilmesi ve eş zamanlı olarak burun orta bölmesindeki eğikliklerin düzeltilmesi ve burun etlerinin (konka) küçültülmesi gibi işlemler gerçekleştirilebilmektedir.
Ameliyat esnasında açık ya da kapalı teknik tercih edilebilir. Açık rinoplasti tekniğinde burnun kolumella adı verilen uç kısmında ve burun kanatlarının iç yüzünde kesiler yapılırken, kapalı rinoplasti tekniğinde kolumellada kesi yapılmamaktadır. Ameliyat genel anestezi altında gerçekleştirilmekte ve yapılacak işlemlerin çeşitliliğine bağlı olarak 1-3 saat sürmektedir.
Genellikle bir gece hastanede yatış sonrasında taburculuk işlemi gerçekleştirilir ve 6-10 gün sonra burun sırtında mevcut olan atel alınır, burun boşluklarında yer alan silikon destekler çıkarılır ve açık rinoplasti tekniği tercih edilmiş ise burun uç kısmında yer alan dikişler alınır. Atel ve silikon destekler çıkarılıncaya kadar koku alma, tat alma, nefes alma ve uyku problemleri yaşanabileceği unutulmamalıdır. Atel ve silikon destekler çıkarıldıktan sonra ana hatları ile burun şekli görülebilse de detayların tam olarak ortaya çıkması için en az on iki aylık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır. Kalın burun derisine sahip ya da daha önce burun ameliyatı geçirmiş hastalarda bu süre daha da uzun olabilmektedir.
Ameliyattan sonra özellikle ilk altı ay burun darbelerden korunmalıdır. Bu nedenle vücut teması gerektiren sporlardan ve gözlük kullanımından bu dönem içerisinde kaçınılmalıdır. Buna karşın ikinci haftadan itibaren yüksek kardiyak aktivite gerektirmeyen egzersizler ve bireysel sporlar yapılabilir, dördüncü haftadan itibaren yüzülebilir.
Ödem oluşmaması amacıyla ilk altı ay sauna, solaryum, hamam ve güneş banyosuna maruz kalınmamalıdır. Ayrıca ameliyat sonrası dönemde mevsim fark etmeksizin en az 50 koruma faktörlü ve kişinin deri tipine uygun bir güneş koruyucu kremin kullanılması gerekmektedir.
Kulak kepçesi kıvrımlarının silik olması veya kulak kepçesi ile kafatası arasındaki açının normal değer aralığının üzerinde olması neticesinde kepçe kulak deformitesinden bahsedilmektedir. Bu deformite tek taraflı olabileceği genellikle iki taraflı olarak gözlenmektedir. Fonksiyonel açıdan herhangi sorun yaratmayan kepçe kulak deformitesi, özellikle okul çağındaki çocuklarda psikolojik travmalara neden olabilmektedir.
Erişkin yaş grubunda da gerçekleştirilebilen kepçe kulak cerrahisi için en uygun dönem kulak gelişiminin büyük oranda tamamlanmış olduğu 5-6 yaştır. Bu yaş grubundaki bireylerde en önemli kazanım okul döneminde karşılaşılabilecek psikolojik travmalardan uzak kalınması olacaktır.
Erişkin yaş grubunda cerrahi işlem lokal ya da genel anestezi altında gerçekleştirilmekteyken, pediatrik yaş grubunda sıklıkla genel anestezi tercih edilmektedir. Deformitenin düzeltilmesi amacıyla anterior ya da posterior yaklaşım kullanılabilir. Kulak kepçesi kıkırdağının yumuşak ve kulak kepçesi ile kafatası arasındaki açının normal değer aralığında olması durumunda sıklıkla anterior yaklaşım tercih edilmekteyken, kulak kepçesi kıkırdağının sert veya kulak kepçesi ile kafatası arasındaki açının normal değer aralığının üzerinde olması durumunda posterior yaklaşım tercih edilmektedir. Anterior yaklaşımda kulak kepçesi ön yüzünde yapılan mini kesiler ve takiben konulan kıkırdak dikişleri ile kulağın şekillendirilmesi sağlanmaktadır. Posterior yaklaşımda ise kulak arka yüzünde yapılan yaklaşık 4 cm uzunluğundaki bir kesi ile kulak kepçesi kıkırdağı ortaya konmakta, kıkırdak dikişleri ile kulak kepçesi şekillendirilmekte ve kulağı kafatasına yaklaştıracak ek dikişler konulmaktadır.
Ameliyatı takip eden sekiz hafta boyunca kulak üzerine yatılmamalıdır. İlk dört hafta boyunca kafa bandı kullanılması oldukça önemlidir. Ameliyatı izleyen erken dönemde kulak derisi ödemlidir ve morluklar gözlenebilir. Zaman içerisinde deri normal rengine döner, kulaktaki ödem azalır, kulak kepçesi kıvrımları daha belirgin bir hale gelir. Ancak detayların tam olarak ortaya çıkması için en az on iki aylık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Ameliyattan sonra özellikle ilk altı ay kulakların darbelerden korunması oldukça önemlidir. Bu nedenle vücut teması gerektiren sporlardan kaçınılmalıdır. Ayrıca ödem oluşmaması amacıyla ilk altı ay sauna, solaryum, hamam ve güneş banyosuna maruz kalınmamalıdır.
Genellikle orta ve ileri yaş grubunda yer çekiminin ve yıllar içerisinde deri ve deri altı dokularda gözlenen gevşemenin etkisi ile üst ve alt göz kapaklarında deri fazlalığı ve sarkma gözlenmektedir. Bu deformasyon üst göz kapaklarında görme alanı ile ilişkili olması nedeniyle estetik sorunlarla beraber fonksiyonel sorunlara da neden olabilmektedir. Deformasyonun ciddiyetine göre sadece deride sarkma olabileceği gibi göz küresini çevreleyen ve göz çukurunda yer alan yağ yastıkçıklarının fıtıklaşması, üst göz kapağını kaldıran kas grubunun gevşemesi ve kaş düşüklüğü de klinik tabloya eşlik edebilmektedir. Ameliyat öncesi dönemde mevcut problemlerin iyi bir şekilde analiz edilmesi ve bu problemlere yönelik cerrahi planlamanın yapılması neticesinde göz ve çevre dokuların daha dinamik ve genç bir görünüme kavuşturulması mümkündür.
Üst göz kapağı estetiği (blefaroplasti) genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilmekteyken daha komplike bir cerrahi işlem olan alt blefaroplasti için sıklıkla genel anesteziye başvurulmaktadır. Üst blefaroplasti ile eş zamanlı olarak kaş kaldırma cerrahisi de gerçekleştirilecek ise benzer şekilde genel anesteziye ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılacak işlemlerin çeşitliliğine bağlı olarak ameliyat süresi 1-3 saat arasında değişmektedir.
Üst göz kapağı cerrahisi sonrasında oluşacak izin üst göz kapağı katlantı kıvrımında kalmasına özen gösterilir. Ancak deri fazlalığı ve sarkmanın derecesine göre gözün dış köşesinden dışarıya doğru izin uzatılması gerekebilir. Alt göz kapağı cerrahisinde ise kirpiklere komşu bir kesi yapılarak izin kirpik dibinde saklanması sağlanır. Burada da üst göz kapağı cerrahisine benzer şekilde deri fazlalığı ve sarkmanın derecesine bağlı olarak gözün dış köşesinden dışarıya doğru izin uzatılması gerekebilir. Alt göz kapağında deri fazlalığının olmaması, sadece yağ yastıkçıklarında fıtıklaşmanın gözlenmesi durumunda ise “transkonjonktival blefaroplasti” adı verilen teknik ile dışarıdan fark edilebilecek bir iz olmaksızın yağ yastıkçıklarının çıkarılması mümkündür.
Cerrahi işlemin gerçekleştirildiği gün ya da ertesi gün taburculuk gerçekleştirilir. Ameliyatı izleyen erken dönemde göz kapakları ödemlidir ve morluklar gözlenebilir. Zaman içerisinde deri normal rengine döner ve ödem azalır. Ancak detayların tam olarak ortaya çıkması için en az on iki aylık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Ameliyat sonrası dönemde UV filtreli güneş gözlüğü, en az 50 koruma faktörlü güneş kremi ve anti-skar jellerin kullanımı kabul edilebilir bir iz elde edilmesi amacıyla oldukça önemlidir. Ayrıca ödem oluşmaması amacıyla ilk altı ay sauna, solaryum, hamam ve güneş banyosuna maruz kalınmamalıdır.
Yaş almayla birlikte üst göz kapaklarında gözlenen sarkmaya etkisi olan bir diğer faktör kaşlarda gözlenen aşağı yönlü pozisyonel değişimdir. Kaş kaldırma ameliyatı ile kaşın yukarı yönlü hareketi üst göz kapaklarındaki yığılmanın azaltılmasında etkili olmaktadır. Eş zamanlı olarak elmacık/yanak bölgesinin yukarı yönlü hareketinin de gerçekleştirilebildiği bu operasyon kaş kaldırma/browlift, şakak germe/temporal lift gibi isimlerle de anılmaktadır. Cerrahi işlem genel anestezi altında gerçekleştirilmekte ve 2-3 saat sürmektedir. Şakak bölgesi saçlı derisi içerisinden yapılan bir kesi vasıtasıyla endoskop eşliğinde alın ve şakak bölge derisi serbestleştirilmekte ve dikiş iplikleriyle kaş ve elmacık/yanak bölgesinin yukarı yönlü hareketi sağlanmaktadır. Cerrahi işlemi takip eden gün taburculuk gerçekleştirilir. Ameliyatı izleyen erken dönemde cerrahi sahada ödem ve morluk gözlenebilir. Ameliyat sonrası erken dönemde olması gereken pozisyondan daha yukarıda gözlenen dokular zamanla aşağı yönlü hareket edeerek hedef pozisyonlarına ulaşmaktadır. Ancak detayların tam olarak ortaya çıkması için en az on iki aylık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Yüz ve boyun germe ameliyatları, yaşlanmayla deri, deri altı yağ doku ve kas tabakalarında gözlenen gevşeme ve sarkma gibi birtakım bulguların düzeltilmesi amacıyla yapılan cerrahi girişimlerdir. Bu işlemler neticesinde derinin ve deri altındaki daha derin doku katmanlarının gerilmesi ile yüzün ve boynun daha genç bir görünüme kavuşması hedeflenmektedir.
Yüz ve boyun germe ameliyatları birincil olarak orta yüz, alt yüz ve boyun bölgesinde gözlenen deformitelerin tedavisini sağlarken deri yüzeyindeki ince kırışıklara ve mimik kaslarının aşırı aktivitesine bağlı olarak gözlenen kırışıklıklara etkisi oldukça azdır. Aynı zamanda yaşlanma ya da yapısal nedenlerle gözlenen yüz bölgesindeki hacim kaybını da tek başına yerine koymaya yetmez. Yüzün diğer alt üniteleri olan alın, kaşlar, göz kapakları, burun ve dudak üzerinde neredeyse hiçbir etkisi yoktur. Bu nedenle daha bütüncül ve doğal sonuçlar elde edebilmek amacıyla yağ transferi, kaş kaldırma, blefaroplasti ve rinoplasti gibi diğer cerrahi işlemler ile kombine edilmeleri gerekebilmektedir.
Yüz ve boyun germe ameliyatları ile elde edilen rejuvenatif etki (gençleşme) zamana yenik düşmeye mahkumdur. Ameliyat bazı yaşlanma belirtilerini görsel açıdan daha iyi bir hale getirecektir ancak yaşlanmanın devam edecek olması nedeniyle elde edilen sonucun üzerine yeni yaşlanma bulgularının eklenmesi kaçınılmazdır. Kullanılan ameliyat tekniği etkinin gücü ve kalıcılığı ile yakından ilişkilidir. Özellikle son yıllarda popülarize olan “Derin plan yüz ve boyun germe (Deep plane face and neck lift)” daha etkili ve kalıcı sonuçları olan bir teknik olarak ön plana çıkmaktadır. Mini yüz germe ve endoskopik yüz germe gibi diğer alternatif cerrahi işlemlerin etki gücü ve kalıcılığı daha azdır.
Yüz germe ameliyatında favori çizgisinin önünden veya şakak bölgesi saçlı derisinden başlayan bir kesi kulak ön kenarında aşağıya doğru devam eder ve kulak memesi hizasında kulağın arkasına doğru döner. Eş zamanlı olarak boyun germe ameliyatı da yapılacaksa mevcut kesi ters U harfi şeklinde dönerek ensedeki saç çizgisinin içerisinde sonlanır. Boyun germe ameliyatında ek olarak çene altında 3-4 cm’lik bir kesinin yapılması da gerekebilir.
Yüz ve boyun germe ameliyatları genel anestezi altında gerçekleştirilmekte ve yapılacak işlemlerin çeşitliliğine bağlı olarak 3-6 saat sürmektedir. Genellikle bir ya da iki gece hastanede yatış sonrasında taburculuk işlemi gerçekleştirilir. Ameliyatı izleyen erken dönemde yüz ve boyun bölgesi ödemlidir ve morluklar gözlenebilir. Zaman içerisinde deri normal rengine döner ve ödem azalır. Ancak detayların tam olarak ortaya çıkması için en az on iki aylık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Ameliyat sonrası dönemde en az 50 koruma faktörlü güneş kremi ve anti-skar jellerin kullanımı kabul edilebilir bir iz elde edilmesi amacıyla oldukça önemlidir. Ayrıca ödem oluşmaması amacıyla ilk altı ay sauna, solaryum, hamam ve güneş banyosuna maruz kalınmamalıdır.
Bazı olgularda yanak bölgesinde dolgun bir görünüme sebep olan, üst ve alt dişlerin arka boşluğunda yer alan ve Bichat yağ yastıkçığı olarak adlandırılan yağ dokusu bişektomi ameliyatı ile alınabilmektedir. Genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilen bu cerrahi işlemde yanak bölgesinin ağız içine denk gelen kısmında yapılan 1-2 cm’lik bir kesi ile bahsedilen yağ yastıkçığına ulaşılmakta ve uygun miktarda çıkarılması sağlanmaktadır. İşlemi takip eden ilk 7-10 gün sıvı gıda ile beslenme ve ağız hijyenine dikkat etme oldukça önemlidir. ilk iki haftalık süreçte fazla miktarda ödem ile karşılaşılabilen bu işlem sonrasında nihai sonuç için en az altı aylık bir sürenin geçmesinin gerekliliği unutulmamalıdır.
Ortognatik cerrahi rekonstrüktif amaçlar doğrultusunda dişlerin, çene kemiklerinin ve diğer yumuşak dokuların anatomik olarak uygun bir pozisyonda konumlandırılması için gerçekleştirilen cerrahi müdahaleleri kapsamaktadır. Ancak bazen dişlerin birbiri ile olan ilişkisini değiştirmeksizin sadece kozmetik amaçlarla çene ucu estetiği (genioplasti) de uygulanabilmektedir. Bu cerrahi işlemler bütünü çene ucunu öne veya geriye almak, büyütmek ya da küçültmek amacıyla gerçekleştirilebilir. Genioplasti ameliyatları ile daha iyi bir profil görüntüsü, belirgin bir boyun hattı ve yüzde harmonik bütünlüğün sağlanması mümkündür.
Genioplasti çene ucu kemiğinin kesilmesi veya kemik çıkarılması yoluyla yapılabileceği gibi vücudun uzak bir bölgesinden alınan kemik veya başka bir dokunun çene ucuna nakledilmesiyle ya da çene ucu için özel olarak imal edilmiş implantların kullanılmasıyla da gerçekleştirilebilir. Bu işlemler tek başına yapılabileceği gibi rinoplasti ve diğer yüz bölgesi cerrahi girişimleriyle eş zamanlı olarak da uygulanabilir.
Genioplasti talebinde bulunan hastaların büyük bir kısmındaki şikâyet çene ucunun küçük ve geride olmasıdır. Bu hastalarda çene ucunun öne doğru alınmasına yönelik “augmentasyon genioplasti” adı verilen cerrahi işlem gerçekleştirilebilir. Bu işlem esnasında çene ucu kemiğinin kesilmesi, kesilen kemik segmentin öne doğru alınması ve yeni yerine plak ve vidalarla sabitlenmesi gerekebilir. Bir diğer alternatif işlem ise özel olarak üretilmiş implantların ya da vücudun başka bir bölgesinden alınan kemik dokunun çene ucuna vidalar ile tespit edilmesi işlemidir. Bahsedilen cerrahi işlemler genellikle ağız içerisinden yapılan bir kesi vasıtasıyla gerçekleştirilir. Daha az invazif bir cerrahi teknik için başvuran hasta grubunda ise yağ enjeksiyonu tercih edilebilir. Ağız içinden ya da dışarıdan herhangi bir kesi yapılmaksızın gerçekleştirilen bu işlemin kalıcılığı bahsedilen tekniklere nazaran daha kısadır. Ameliyatsız olarak çene ucunun dolgu uygulamaları ile büyütülmesi de mümkündür. Bu teknik ofis şartlarında gerçekleştirilmekte ve kalıcılığı 8-12 ay arasında değişmektedir.
Genioplasti amacıyla başvuran hastalarda gözlenen bir diğer şikâyet ise çene ucunun büyük ve öne doğru çıkık olmasıdır. Bu hastalarda çene ucu kemiği törpülenebileceği gibi çene ucundan yatay ya da dikey planda kemik segmentlerin çıkarılması da gerekebilir.
Genioplasti prosedürleri genel anestezi altında gerçekleştirilmekte ve genellikle bir gece hastanede yatış yeterli olmaktadır. Özellikle ilk haftalarda sıvı gıda ile beslenme ve ağız hijyenine dikkat edilmesi oldukça önemlidir. Ödem 4-6 hafta içerisinde büyük oran da azalsa da detayların tam olarak ortaya çıkması için en az on iki aylık bir zaman dilimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Ameliyattan sonra özellikle ilk altı ay çene darbelerden korunmalıdır. Bu nedenle vücut teması gerektiren sporlardan kaçınılmalıdır. Ayrıca ödem oluşmaması amacıyla ilk altı ay sauna, solaryum, hamam ve güneş banyosuna maruz kalınmamalıdır.